Aşkın dili, dini, rengi hele ki siyaseti hiç yoktur. Korkmayın, aşık olun ve aşkınızın arkasında durun...

9 Ekim 2014 Perşembe

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi/ Ahmet ÜMİT


Uzun süredir tek tek paylaşımlarda bulunuyorum düzenli yazamaz durumdayım.
Öncelikle bu durumun çok canımı sıktığını ama elimden birşey gelmediğini belirtmek istiyorum.
Üzgünlüğümü mutsuzluğumu bir yana bırakıp okuyup bitirdiğim ilk Ahmet ÜMİT kitabından bahsetmek istiyorum.
Çok keyifli ve çok akıcıydı.
Daha önce okumadığım için hayıflanarak bitirdiğim bir yazardı.
Ama ne yazık ki yine söylüyorum okuyarak yetişemiyorum. Okunası öyle çok kitap var ki yetişemiyorum.
Kitaba dönecek olursak...
Kitapta bir polisiye romandan fazlası vardı. Çok taze toplumsal sorunlar tatlı tatlı serpiştirilmiş arka fona.
Gezi olayları ile aydınlanması gereken cinayet kurgusunu  güzel bir bağlantı yapmış.
Polisiye romanlarda bir film oynar mutlaka gözünüzde
Ben de komser nevzat, ali ve güzel kriminologlarının geçtiği her satırda
Kanıt dizisindeki oyuncular rol kaptı.
Engin BENLİ
Deniz CELİLOĞLU
Sera TOKDEMİR
böylece keyifle okunup bitirildi.

Bir dahaki biten kitapta görüşmek üzere...

4 Eylül 2014 Perşembe

Kütüphanemin kapak yıldızları:)

Bu aralar bloglarda muhteşem bir mim dolaşıyor ve çok keyifle okuyup inceliyorum mimlenenleri.
Çok kıskandığımı da itiraf ederek bu etkinlik mim her ne ise kendimce katılmadan geçemedim.
Etkinlik şöyle ki kitaplığınızdaki en güzel 10 kapağı seçiyorsunuz.
Evet seçmek biraz zor oluyor ama...
Ben de kitaplığımı ve raflarımı yeniden temizleme ve yerleştirme kitaplarımı yeniden karıştırma fırsatı veren bu etkinliğe katıldım ve 10 kapak da ben sizlerle paylaşmak istedim. Bence kimse mimlenmeyi beklemesin siz de ekleyin paylaşın bilinmeyen kapaklar ortaya çıksın böylece...
















18 Ağustos 2014 Pazartesi

Ann HOOD/ Ölüm İlanı Yazarı


Ölüm İlanı Yazarı
Can Yayınları 5 tl kampanyasından almış olduğum
tamamen kapağına aldandığım bir kitaptı. 
İki kadının farkında olmadıkları ama iç içe olan hayatlarına başka dönemlerden bakmış.
Okurken neden bilmiyorum ama çok sıkıldığımı belirtmeliyim. Belki de bu yüzden bu kadar uzun kaldı elimde. 
Çok sıradışı bir şey yok açıkcası kitapta.
Okumamak için de nede yok aslında ama hani olmazsa olmaz da değildi.
Yazlık çerezlik kitap deriz ya o tarzda birşeydi işte. Vakit geçirmek için ideal.
Yalnızca acıya yaklaşımı 
evet
aslında bu kısımları hoşuma gitmiş olabilir
neyse
listesinde olanlara iyi okumalar yorumlarınızı merakla bekliyorum...



15 Ağustos 2014 Cuma

Hayat Şemi/Yazılmayan Şiirler



Yaz okuma şenliği kapsamında şiir kitabı kategorisinde ele aldığım kitap, benim için güzel bir hediye olan kitap(hediye kitaplar en sevdiğim kitaplardır, en sevdiğim hediyelerdir:))
Yani diyeceğim o ki bana hediye göndermek için doğumgünümü beklemeyiniz:)
Neyse;
Dershaneden bir arkadaşım Azerbeycan'da okuduğu zamanlarda bir arkadaşının şiir kitabı çıkardığını ve çevirisinde ona yardımcı olduğundan bahsetmişti. Şiir kitaplarının çeviri yapılınca o ilk duyguyu vermediğini söylemiştim. Çok da sevmem bu yüzden demişim. O da bana kitabı hediye etti ve okuyup yorumlamamı söylemişti.
İşte bu kitap o kitap...
Evet fikrim çok değişmedi çeviri yapılınca bazı duyguları yazmak istediği gibi alamadığımı düşünüyorum. 
Yazar kitabı zaten otobiyografisi şeklinde ele almış.
Şiirleri daha çok kendi hayatıyla ilgili.
Kendisini de çok fazla tanımadığım için birçok yerinde o duyguyu almam zor oldu 
ama bazı yerler vardı ki...
***
Önce
ömür boyunca çizemeyeceği bir resmin önünde,
kuruyup kaldı saçlarının ucuna kadar.
Kuruttu onu
ressam elinde süzülen renkler,
Sonra
narin narin yağan yamur ıslattı onu.
Adım adım uzaklaştı o resimden.
Bu hayretten ayılmamış sevdiği genci,
Hiçbir zaman yerinde olamayacağı
bir kızla gördü
sokağı geçtiği zaman
O çiftler gözden kaybolana kadar,
o yağmur dinene kadar, 
kuruyup kaldı yerinde.
Geçti sokaktan,
geçti yağmurdan,
geçti sevgiden.
Ayaklarını toprağa emanet etmiş bir kahraman
duymadı taşların taşa dönmesini
el açtı iki ayaklılara
yürekler taşa dönmüştü
bundan sonra
gördüklerinden kaçmak istedi
kaçtı, kaçtı o sokaktan,
öyle kaçtı ki,
gölgesi bile yetişemedi ona
ne kadar kaçsa bile 
ne o resim, 
ne o genç,
ne o giyim,
ne de o sokaktan uzaklaşamadı.
Hiç kimsenin yazamayacağı bu şiiri yazdı o gün.
***
acıyorum yüksek katlı binaların
gölgesinde kaybolan şehre,
içinden unutulan ve dolan şehre.
Acıyorum bu şehrin
yağlı tuzlu denizine
denizin tatlı tatı benizine
dibindeki yağını çektik
çektik ayağını çektik
bu hızla büyüyen şehrin...
***
ve annesine olan özlemi dile geliyor dolu dolu




3 Ağustos 2014 Pazar

Tracy CHEVALİER/İnci Küpeli Kız


"Katolik ya da protestan olan resim değildir," dedi. "Bunu belirleyen, resme bakan insanlar ve bu insanların resimden bekledikleridir."
Vermeer

***
İşçi ellerine sahiptim ve henüz 18 yaşında bile değildim.
İnci Küpeli Kız Griet
***
Gündelik hayatı betimlediği resimleriyle tanınan, Hollandalı Barok ressam Johannes VERMEER'in İnci Küpeli Kız tablosunun hikayesi anlatılmakta kitapta.Vermeer ve ailesinin, Griet ve ailesinin ve dönemin Hollandasının kolay okunabilir akıcı bir dille ama oldukça güzel betimlendiği kitapta aslında asıl karakter yani esas kızımız Vermeer'in evine küçük hizmetçi olarak gelen Griet.
Karakterlerden Griet'in karışık bir dönemde olduğunu Cornelia'nın oldukça sinsi kurnaz ve çirkin olduğunu(hatta Griet onun için "Aslında ona neredeyse acıyordum.yüzünde, onun yaşındaki bir kızı çirkin gösterecek kurnaz bir ifade vardı" betimlemesi oldukça hoşuma gitmişti.) Catharina'nın kıskanç ama acınası halinin, Tanneke'nin çıkarcı görünmesinin altında yatan sığınma hissinin ve aslında oldukça zor bir yaşantısının olduğunun. Maria Thins'in akıllı bir kadın oluşunun ...
Vermeerin ise bastırılmış duygularıyla, arada kalmışlığıyla sanat bağı arasında sıkışıp, zaten zor olan iç dünyasının sessizliği altına bürünmesini hissediyorsunuz.

Keyifle okunuyor.
Kitaptan uyarlanmış bir de film var aslında.
Çok önceden izlediğim için filmden ne kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum.
Bu yüzden bu akşam filmi tekrar izlemeyi planlıyorum. 

Kısace Vermeer den de bahsetmek istiyorum.
Doğduğunda Protestan olarak vaftiz edilen  Vermeer Katolik bir kızla evlenmiştir ve Katolik olduğu bilinmektedir.Genelde gündelik hayatı betimlediği tablolarıyla bilinen ressam Hollanda da Barok sanatçısı olarak bilinmektedir. Kitapta da bahsedildiği gibi yaşamı boyunca çok az çalışma ürettiği ve öldüğünde ailesine borç bıraktığı için zengin bir ressam olarak anılmamaktadır.
Tablolarında ışığı ve perspektivi ustaca kullandığı ve renklerin oldukça cesur olduğu görülmektedir. Ve bilinen bir diğer özellik de kompozisyonlarını kusursuz yerleştirmek için camera obscura kullanmasıdır. 
Kitabın sonunda da birkaç Vermeer tablosuna yer verilmiş ben de burdan biraz olsun günümüzü aydınlatması adına birkaç tablosunu paylaşmak isterim
UNUTMAYIN SANAT KARANLIĞI AYDINLATIR
GÖRMEK ÖNEMLİ!...
















30 Temmuz 2014 Çarşamba

Uğur KOŞAR/Allah De Ötesini Bırak


Bu kitabı gördüğüm ilk gün alma isteği duydum nedensiz...
Aradan epey zaman geçti birçok blogda görmeye başladıkça kitabı aldım.
Kitapta farklı bir şey bulmuyorsunuz belki ama hissediyorsunuz.
Huzurlu bir kitaptı üzerine çok şey yazmak istemiyorum.
Anlatımı sade ve herkesin anlayabileceği şekilde kısa sürede biten bir kitap...
Allah De Ötesini Bırak



26 Temmuz 2014 Cumartesi

Elif ŞAFAK/Ustam ve Ben

Derdi ki; kimseye hoyratlık etme ve kimsenin kalbini kırmasına izin verme.
Ne incitenlerden ol, ne incinenlerden...
Elif ŞAFAK 
Uzun süredir bir önyargı ile nedensizce yaklaşmadığım Elif ŞAFAK kalemiyle nihayet tanıştım. Son kitabından başlamam benim için şans mıydı? diğer kitaplarını da bu kadar çok sevecek miyim? sorularım fazla cevapları eksik...
Kitaba dönmek istiyorum...
Ustam ve Ben hem tarihi hem hayalgücüyle harmanlanarak ortaya çıkmış sürükleyici olduğu kadar keyif de veren bir romandı. 
Gerçi tarihe kurgu biraz fazla karışmış ama dili o kadar akıcı ki okutturuyor.
Zaten kitabın sonunda Elif Şafak'ın notu bunu açıklıyor...
16. yüzyıl Osmanlısında İstanbul...
Sevimli mi sevimli bir fil ve çalışkan, akıllı , mimar çırağı, filbazı Cihan...
Ve dönemin önemli bir ismi Mimar Sinan...
Kitapta sevimli çotayı sevmek istedim.Onun sevgisini ben de hissetmek istedim. Cihan ile arkadaş olmak istedim. Ama o dönemleri hiç mi hiç sevmedim. Bu kadar karanlık bir çağ, sıkıcı kasvetli gergin bir hava, yaşadıkları için sultana minnettar insanlar...
daha niceleri...
kitabın ayrıntısına girmeyi sevmem karakterlerinden bahsetmişken altını çizdiğim not aldığım kısımlarını aktarmak istiyorum...
***
...İstese "taşı yanlış yere koydunuz" diye hepsini darağacına gönderebilirdi. Böyle korku içinde insan nasıl çalışabilirdi? Korkunun olduğu yerde sanat nasıl yeşerebilirdi?
Sinan elini çırağının omzuna koydu."Düşünme bunları.Düşünürsen işini yapamazsın. Unutma kabiliyet, Allah'ın bahşettiği bir hediyedir. Biz hediyeye layık olmak için didiniriz.Gerisine kafa yormayız."
"Ama ustam korkmuyor musun..."
"Sultanın gazabından korkulmaz mı?Elbette ben de senin kadar korkuyorum. Fakat çabalamamın sebebi bu değil.Şayet mükafat yahut ceza ihtimali olmasa daha mı az çalışırdım? Sanmam. Ben ilahi bir armağana hürmeten çalışıyorum.Her zanaatkar, her sanatçı tanrıyla bir mukavele imzalar.
Suratını buruşturdu Cihan. "Nasıl yani?" İster büyük, ister selatin cami, ister basit bir mahalle çeşmesi olsun, yaptığın her binanın altında, farzet ki kainatın kalbi atmakta. Sen arzın merkezinin üstüne inşa ediyorsun. Öyle düşün. O zaman daha özenle, fefkatle çalışırsın."
syf.270

***

"Üstadlar mühimdir. Ama kitaplar daha aladır, unutma.İnsanın bir kütüphanesi varsa bin öğretmeni var demektir. Aslolan öğrenmek. Cühela takımı zanneder ki bu aleme yiyip içmeye yahut kavga çıkarmaya geldik. Veya çoluk çocuğa karışmaya. Halbuki esas işimiz bilgimizi ilerletmek. Bu sebepten buradayız dedi sahaf Simeon çırağa.
syf.175

***

Aşk gibiydi okumak da... Neden, nasıl mübtelası olduğunu, bilen zaten gayet iyi bilirdi; bilmeyene de anlatamazdın bir türlü.
syf.178

***

Neden karışırdı ki insanlar başkalarının ibadetlerine. Gözlerini kapatıp denediyse de bir daha o sihri yakalayamadı. Camide yalnız kalmıştı, koca evrende bir noktaydı tekrar. Gene de kalkıp gitmedi. Oturmaya düşünmeye devam etti. Belki de bu alem hummalı bir inşaat sahasıydı. Sinan ve çıraklar bina üstüne bina yapadursun, aynı anda kainat da tek tek herkesin hikayesini inşa ediyordu. Tanrıda bir nevi mimardı. Kat kat semadan oluşmuş görünmez bir kubbe asılıydı yukarda. Hristiyan, yahudi, müslüman, zerdüşti ve daha bilmediği kaç itikat ve hal... kubbenin altında herkese yer vardı. Göğün yedi katmanı, yerin yedi katının üstünde sütunsuz, direksiz yükseliyordu. Bakmasını bilene bu evren mükemmel bir yapıydı.
syf.188

***

Onun gibi ceberutlar kudretlerini kendi güçlerinden değil, başkalarının zayıflığından almaktaydı.Eğer sarayda kalacaksam, bu şehirde tutunacaksam, kendime bir harem kurmalıydım. İçine herkesten uzak olmasını dilediğim yanlarımı koyacaktım: zaaflarım, hırslarım, kırgınlıklarım, sırça yüreğim. Ağası da ben olucaktım bu haremin sultanı da. ve bundan böyle kimsenin içeri girip bu saklı yanlarımı görmesine izin vermeyecektim. Ustamın bile...
syf.214

***

Cihan'a öyle geldi ki, esasında bu dünya seyirlik bir yerdi; yoksulu zenginiyle herkes, şu veya bu şekilde, bir resmi geçitteydi. Her biri hayatta kendi numaralarını icra ediyor; sahnede kimi daha kısa, kimi daha uzun kalıyor ama nihayetinde her insan, benze bir tatminsizlik ya da tamamlanmamışlık duygusuyla arka kapıdan usulca çıkıp gidiyordu.
syf.334

***

rasathanenin yıkılmasına karar verildiğinde gizlice kitap kurtarmaya çalışan Cihan ve beni çok etkileyen şu satırlar:
Buraya kadardı.Kurtarabileceği kadarını kurtarmıştı: daha fazlasını yapamazdı. İşte o an acayip birşey oldu; yıllar sonra beli bükük bir ihtiyara dönüştüğünde bile kimselere anlatamayacağı bir gariplik.Kitaplar, elyazmaları, haritalar, çizimler... hepirden ona seslenmeye başladılar.Evvela alçak perdeden geliyordu sesleri. Bir uğultu halinde. Giderek tizleşti.Çığlık çığlığa yalvarıyor,haykırıyorlardı kendilerini de alması için. Yırtık kağıttan ağızlarını, mürekkepten damla damla gözyaşlarını görebiliyordu.Kendilerini raflardan attılar, birbirlerinin üstüne bastılar, dehşetten kocaman açılmış gözleriyle önünü kestiler.Cihan,fırtınalı bir denizde, etrafında yüzlerce kişi boğulurken, bir sandalın içinde, kurtarabileceği bir düzine insanı  seçmeye çalışan bir adam gibi hissetti kendini. Ağlamaya başladı.
syf.371

***


Tereddütle ama buna rağmen keyifle okuduğum bir romandı.
Şimdi yeni ktaplarım beni bekler:)
Şimdiden İYİ BAYRAMLAR dilerim.
bir dahaki kitabımla görüşmek üzere...











14 Temmuz 2014 Pazartesi

Ahmet Batman/Soğuk Kahve


Adı güzeldi (beni bilen bilir içinde kahve olan her şeyi severim:), kapağı güzeldi, hakkında duyduklarım güzeldi, popüler olması ve sosyal medyada sık sık dile gelmesi alarm vermişti aslında ama, bu sefer ben de kapıldım popülaritesine.
Emeğine saygı duyarım ama, edebi bir dil aramamakla beraber, içinden etkileneceğim cümlelerin çıkacağını ümit etmiştim. Bilmiyorum çok da tarafsız bakamadım bu kitaba çünkü sürekli her cümlesini bir şahsın cümlelerine benzettim. Özel defterini okuyormuşum gibi hissettim. Çünkü cümleler hani böyle aklımızdan geçer de, yazmak istersin, bazen yazarsın ama kimse okumasın diye saklarsın...
İşte o cümleleri açık yüreklilikle yazmış ve kitaba çevirmiş.
Cesaretinden dolayı tebrik ederim ama, tekrar söylemek istiyorum hoş ama hani olmasa da olurmuş.
Hiçbir cümlesini mi beğenmedim?
Hayır beğendiğim bak bu güzelmiş dediğim ya da tebessüm ettiğim yerler vardı ama o kadar.
Bir zamanlar Mehmet Coşkundenizin bir kitabını okumuş ve aynı şekilde düşünmüştüm.
Okurken yazar hakkında aslında yalnızlıktan boğulmak üzere olan asosyal bir insan ama yazılarında kalabalık, düşüncelerinde kalabalık, hiç sevgilisi olmamış, belki platonik takılmış ama bundan utanıyor ve tam tersini nüksettirmeye çalışıyor. Bazı yerlerde de yalnızım ama mutluyum izlenimi çizmeye çalışsada çok mutsuz, o kadar mutsuz ki mutsuzluktan kelimeleri kokuyor...
gibi düşünebiliyorsunuz...
Neyse 
 güzel birşeyler de yazmak istiyorum
birkaç cümle altını çizdiklerimden de geçeyim.

"Bazen sarılmak iyi gelir, karşındaki ne hisseder bilmezsin ama sen iyi hissedersin."
"Yanınızda birinin olması, karşılıklı kahve içmen elbette güzel ama yalnızlığın ayrı bir tadı var."
"Seçeneksizliğim değil tercihimsin."
"Bazen sevgilinin bile elini tutmazsın."
"Bazen sırf o seviyor diye ona benzeriz."
"Neden her şarkının içine giriyorsun"
"Anne diyebilmek başka bir huzur."
"Evde kahve kalmaması gibi birşey işte, olmayan kahveyi seversin ama bitmiş işte, içemiyorsun.Dışarı çıkman lazım yeni bir kahve için ama, dışarıya çıkarak bulamıyorsun ki aşkı, o seni buluyor isteyince...
Özetle kahve çok farklı birşey."

Bir de bir yerde topuklu ayakkabı çikolata aşk kıyaslaması yapmış kadınlar için .
Çok yanılmış aşk kadınlar için o kadar da basite indirgenmemeli. Gerçek aşkı çikolata ya da topuklu ayakkabıya değişmez hiçbir kadın...
Çok sevmedim dedim ama çok dikkkatimi çekip not aldığım, ünlem koyduğum, altını çizdiğim, kızdığım noktalar oldu...
Şimdi yazdıklarımı okuyunca yazdıklarımı da çok beğenmedim aslında ama günlerdir beklettiğim bu yzıyı tekrar yazamayacağıma karar verdim.
Son olarak...

"Bir erkek bir kız kadar kusursuz sevemez, çünkü içindeki öküzlük ve açlık hiç bitmez"
diye de geçiyor kitapta...

10 Temmuz 2014 Perşembe

Amin MAALOUF/Semerkant

"Ne bilginler geldi, neler buldular! Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar...Hangisi yarıp geçti bu karanlığı? Birer masal söyleyip uykuya daldılar."
Ö.Hayyam

Tarih romanlarını çok sevemiyorum ama Semerkant da bir tarih romanından çok daha ötesi vardı. Bu kitabı daha önceki postumda da belirtmiştim, çok sevdiğim bir hocam ödünç verdi. Fakat süreç dolayısıyla ben bir türlü fırsat ayıramadım.
Okurken çok keyif alarak okuduğumu ayrıca belirtmek isterim.
Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm ve oldukça akıcı olan bölüm Ömer Hayyam, güncel olarak da gündeme gelmiş olan Haşhaşiler ve Hasan Sabbah ile Nizamülmülk etrafında şekilleniyor.
Ömer Hayyamın rubaiyatı yazma sürecine şahit oluyorsunuz. Tabi o döneme de oldukça güzel ışık tutmuş yazar. 
İkinci kısımda ise biraz daha yorucu ama oldukça öğretici ayrıntıları olan kısım.Anlatımı dile alan kahraman Benjamin O. Lesage'in  rubaiyata ulaşma sürecini ve bu süreçle birlikte yakın geçmiş İran tarihine ışık tutuyor.
Evet kabul etmek gerekiyor ki yazar ilk kısımda yakaladığı akıcılığı ikinci kısımda yakalayamamış. Ya da dönemin olayları zaten yorucu olduğu için ekstradan hayal gücü ekleme gereksinimi duymamış.
Fakat sonuç olarak bakacak olursak okunulası bir kitap.
Ömer Hayyam'ı biraz daha yakından tanıma şansı yakalayacağınız İran kargaşasının içine de gireceğiniz bir kitap.



Böylece yaz sezonu ilk kitabımı bitimriş bulunmaktayım.
Road Runner tüm hızıyla okumalarına geri dönüyor:)
Yaz tatiline erken başlayanlar ya da benim gibi yeni başlayanlar ya ne bileyim geç kalanlar İYİ TATİLLER, KEYİFLİ OKUMALAR...

okuyun bir şey kaybetmezsiniz!

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Yaz okuma şenliğine davetliyiz, davetlisiniz...

Uzun zaman önce başlamış olan yaz okuma şenliğine KPSS geçmesi için beklemekte ve katılamamaktaydım. 5 Temmuz sınav ertesi
Pinuccia'nın Yaz Okuma Şenliği'de aldım soluğu.
Kitap okuma günlerim böylece başlamış bulunmaktaaaaaa
Etkinlik için blogun sahibine öncelikle teşekkür etmek isterim okumak biraz daha eğlenceli hale geldi böylece.
Hemen kendi YAZ OKUMA LİSTEMİ sunuyorum.
Listede boş kalan kısımları zamanla doldurarak yazımı güncelleyeceğim.


1.Kategori(10 puan): İsminde yaz mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların yazın geçtiği bir kitap.


2.Kategori(10 puan): Sadece tek bir kitabını okuduğunuz ve sevdiğiniz bir yazardan bir kitap.

Sinan AKYÜZ/ Piruze(399 syf.)
Geçen sene beni çok etkileyen İNCİR KUŞLARI ile tanımıştım Sinan AKYÜZ'ü. Bütün kitaplarını okumaya karar vermiştim ve kitaplığımda şu anda 2 kitabı mevcut.

3.Kategor(10 puan): Bir şiir kitabı.

Hayat ŞEMİ/ Yazılmayan Şiirler(168 syf.) (OKUNDU)

KPSS sürecimde kitap düşkünlüğüm bilindiğinden, bu kitap da şiirlerin Türkçeye uyarlanmasında da emeği geçen arkadaşım Deniz  tarafından hediye edilmişti.
Kitaplığımda yerini almıştı, bu etkinlik sayesinde listemde de yerini almış bulunmakta.

4.Kategori(10 puan): Adında bir sayı geçen bir kitap.

Pembe TUNÇEL/Fikret Ege de kırık bir aşk hikayesi(222 sayfa)


5.Kategori(10 puan): Bir kişisel gelişim kitabı.

Mümin SEKMAN/ Azmin zaferi öyküleri-4
Kişisel gelişim okumayı çok sevmiyorum ama Mümin SEKMAN'ın bu serisini epeyce zaman önce almıştım. İlk üçünü okumuş bu dördüncüyü de okumayı düşünmüyordum ki
Etkinlik sayesinde yeniden listeme girdi.
Uğur KOŞAR/Allah De Ötesini Bırak ile değiştirildi.(173 syf.) (OKUNDU)

6.Kategori(10 puan): Nobel ödüllü bir yazardan bir kitap.


7.Kategori(10 puan): Fransız edebiyatından bir kitap.

Marc LEVY/Gelecek Sefere(213 syf.)
Taze taze Can yayınlarından bu yıl alınmıştı sıcak sıcak listeme eklendi :)

8.Kategori(10 puan): Bir savaş kitabı.

Turgut ÖZAKMAN/Şu Çılgın Türkler(688 syf.)
Evet tarih dersini hiç sevmediğimden ve bu kitap da lise yıllarımda ders kitabı gibi aldırılıp sevgili tarih öğretmenim tarafından zorla okutulmak istenildiğinden hala okumamıştım.
Bu sayede listeme sevgiyle eklendi.

9.Kategori(10 puan): Yabancı bir yazardan bir öykü kitabı.

P.C.Cast/ Lanetli(287 syf.)
Geçen sene kitapyurdu alışverişimde hediye olarak gönderilen bu kitap da yine etkinlik sayesinde listemde.

10.Kategor(10 puan): Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk v.b. türde bir kitap.


11.Kategori(10 puan): Yasaklanmış bir kitap.


12.Kategori(10 puan): Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap.

Tracy CHEVALIER/İnci Küpeli Kız(238 sayfa) (OKUNDU)


13.Kategori(10 puan): Aynı zamanda çevirmenlik de yapan bir yazar tarafından yazılmış bir kitap.


14.Kategori(10 puan): Kütüphaneden veya bir tanıdığınızdan ödünç aldığınız veya sahaftan aldığınız bir kitap.

Amin Maalouf/ Semerkant(318 syf.) (OKUNDU)
Dershaneden çok sevgili Mine Hocam( kendisi su gibi kitap tüketenlerdendir:)) ödünç aldığım ama sınav öncesi dolayısıyla okuyamadığım çok keyifli bir kitap, listemin ilk başında yer alır ve hemen bitirilip sahibine iade edilecektir.:)

15.Kategori(10 puan): Bir masal kitabı.


16.Kategori(10 puan): Herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap.


17.Kategori(10 puan): Bir biyografi/otobiyogrofi kitabı.

Susan TAMARO/Her Melek Korkunçtur(227 syf.)

18.Kategori(10 puan): Bir tiyatro oyunu.


19.Kategori(10 puan): Halen yazmaya, üretmeye devam eden bir edebiyatçıdan(yazar, şair, araştırmacı...) bir kitap.

Ece TEMELKURAN/Düğümlere Üfleyen Kadınlar(471 syf.)

20.Kategori(10 puan): Polisiye/geriilm/korku v.b. türde bir kitap.

Ahmet ÜMİT/Beyoğlu'nun En Güzel Abisi(412 syf.) (OKUNDU)

21.Kategori(10 puan): Bir aşk romanı.

Aydın BÜKE/Romantizmin Işığı Clara(574 syf.)

22.Kategori(10 puan): İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap.

Darien GEE/Dostluk Ekmeği(476 syf.)

23.Kategori(10 puan): Mektuplardan veya anılardan oluşan bir kitap.

Nadine BİSMUTH/Anı Defteri(276 syf.)

24.Kategori(10 puan):Daha önce okuyup da tekrar okurum dediğiniz bir kitap.

Hakan GÜNDAY/Kinyas Kayra(531 syf.)
Daha önce çok karmaşık bir dönemde okumaya kalkmıştım ve çok ağır gelmişti. Sonunu getirememiştim ve yeniden okurum diye beklemekteydim. Şimdi listemde.

25.Kategori(10 puan): Yabancı dilde bir kitap veya orjinal dilinde okumayı gönlünüzden geçirdiğiniz bir kitap.


26.Kategori(Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 15 puan, toplamda 45 puan): 3kitaplık bir seri veya aynı seriden 3 kitap.

Ahmet TURGUT/Aşkın Şehidi(504 syf.)

Bu kitabı da migros kampanyasından edinmiştim ve aslında 3 kitaptan oluşan bir serinin ilk kitabıymış, diğer iki kitabı da tekrar bir kitap alışverişimde edinirim diye umuyorum.

27.Kategori(Her bir kitap 10 puan, iki kitap da okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 50 puan): İsminde zıt anlamlı kelimeler olan iki kitap.


28.Kategori(Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 60 puan):
Goodreads'in "Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap" listesinden 3 kitap.

29.Kategori(Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 70 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.

Elif ŞAFAK/Ustam ve Ben(472 syf.) (OKUNDU)
Ahmet BATMAN/Soğuk Kahve(224 syf.)(OKUNDU)
Alain VİRCONDELET/Casanova'nın Son Günleri(191 syf.) (OKUNDU)
Ann HOOD/Ölüm İlanı Yazarı(270 syf.)(OKUNDU)

30.Kategori(Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 50 puan, toplamda 80 puan):
17.18. ve 19. yy. da yazılmış birer kitap.
Jeanne KALOGRIDIS/Ben Mona Lisa(463 syf.)
Bu kategoriye kitap bulamadım ama maksat okumak nasılsa konusu o dönemde geçen kitabımı listeye eklemek istedim.

Evet keyifle hazırlanan listemin sonunda, etkinlik için ayırdığım rafa ,okuma sırasına göre keyifle yerleştirilmiş kitaplarımın son hali


bunlarda hiçbir kategoriye yerleştiremediğim ama okunmayı bekleyenler 
belki siz bir fikir üretir gözümden kaçan bir kategoriye dahil edersiniz diye onları da fotoğrafladım:)


ve şu anda okumakta olduğum kitabım...




15 Haziran 2014 Pazar

çok mu oluyorum ne:))


her indirime koşmam ama kitap indirimlerinin sıkı takipçisiyimdir:))
D&R 5 tl kampanyasını duyar duymaz alttaki 4, migros %40 indirimini duyunca da üstteki 5'i kitaplığımdaki en konforlu yerlerini alıverdiler...
Bu yaz çok güzel geçicek çok güzel yerlere gidip çok güzel karakterlerle tanışıcam belli:)
sınav sonu (19 gün sonra) buralardayımm:))


8 Haziran 2014 Pazar

...



Yazılmamış öyle çok şiirim var ki sana
Okuyacaklar diye kıskandığım...

15 Mayıs 2014 Perşembe

SOBA da kömür yanar , SOMA da Ömür ...


Şimdi ısıtabilir mi o kömür yuvaları...
Umutla bakabilir mi yeniden babası SOMA da can vermiş çocukların gözleri...
Bu acıya duyarsız kalacak kadar nasır mı tutmuş bazılarının  yürekleri...
Öyle içim acıyor ki hiçbir sözcükle anlatamıyorum, defalarca yazıp yazıp siliyorum. Sonra dedim ne gerek var ki yazmaya sözün bittiği yer zaten ACI... büyük acı hem de
Milli yas ilan etmişiz üç gün ağlamışız beş gün haberlerde yayınlamışın bir ay anmışız ne fayda
Ateş düştüğü yeri yakar
Allah ailelerine sabır versin

Mekanınız cennet olsun inşallah...


28 Nisan 2014 Pazartesi

yüreğime sığdıramadığım...

Tırnak diplerine kadar kırıldın mı hiç!...
Bütün bedenin senden ayrı yas tuttu da bir damla göz yaşı akıtmadığın oldu mu hiç?

Acıdan bahsetmek acıyı hafifletir mi yoksa körükler mi diye kalemden tek kelime akmaz. Kağıt bekler, ortak olmak ister derde ama kalem anlatamaz...
Ben der
Sen der
Bugün der
...

Duygular var ya
Hani ne giyeceğini seçebiliyorsun ya keşke bugün hangi duyguyu üzerime geçireceğimi de seçebilsem dedim. Mutluyum diyince mutlu olunuyor mu?
Gerçekten böyle insanlar varsa saygı duyarım ( ama onların da çok büyük rol yaptıklarını bildiğim için ayrıca saygı da duyarım )
Şuraya kadar yazdıklarımda halaa anlatmak istediklerimi anlatabilmiş olmadığımı farkettim.
Bir kahve aldım kendime ve yeniden başladım yazmaya...

Duygular...
Hangi konu başlığı altında toplanıyorlar?
mesela
ÜZÜLMEK...

valla bugün niyet ettim üzülmeye diyerekten hiç üzülmedim ama ne hikmetse üzülme! diye başlayan ve ardı arkası gelmeyen cümlerle çok karşılaştım nedense...
Yani bugün de günlerden üzülmek 
epeydir üzülmüyordum 
dur azıcık da üzüleyim falan da demedim hani


Gerçekten üzülünce teselliye ihtiyaç duyuyor musunuz? Üzülmek elinizde olan bir şey mi?
Canınız yanarken buna nasıl engel olabileceğinizi biliyor musunuz ki insanlar ACINIZIN ÜZERİNE BASA BASA ÜZÜLME diyorlar...

Bu tıpkı şeye benziyor...
mmm nerden örnek versem...
Hasta olursunuz ve geçmiş olsuna gelen insanlar size dikkat et kendine der
ulan zaten hasta olmuşuz DİKKAT ET NE YA?
Bir de o dikkat et uyarı mahiyetinde gibi gelir ya hani
valla ben de bayılıyordum hasta olmaya diye sonlandırasınız gelir hani cümleyi
bağlayabildim mi yukarıyla bilmiyorum ama 

mmm

Ben bu yazının sonunu getiremeyeceğim sanırım
Diyeceğim o ki!
Tırnak diplerine kadar kırılmak diye bir şey var...
Sızım sızım sızlayan yüreğim var nedenini anlatamıyorum ama hepsi duygularımın suçu ama biliyorum ordan bakınca benim suçum
ÜZÜLME DİMİ!
niye üzülüyorsun ?


28 Şubat 2014 Cuma

tamamlanmamış cümlelerim...




Yazmaya ihtiyacım var bu akşam...
Sözcükleri bir araya getirmem gerekiyor, beceriksizce bir telaşım var...
Sanki okumaya yeni başlayan çocuğun kalabalıkça bir sınıfta, ilk okuma parçasını sesli okurken sesindeki titreme gibi.
Herşey eskiyor yazar yazmaz eskiyor hem de sözcükler o kadar dayanıksız ki bir araya getirmeye çalıştıkça dağılıyorlar. Belki biz de dayanıklı değiliz. Zamana karşı dayanıklı olmadığımız gerçeğinden kaçmaya çalıştıkça daha da güçsüzleşiyoruz.
Harfleri bir araya getirebildiğim kadar yazacağım, sözcükler dile geldiğince yazacağım,Bu akşam ben de yazacağım ve yarına her şey tükenmiş her şey yalnızca bu satırların arasına sıkışıp kalmış olacak.
Sabah uyanırken bomboş bir sabaha uyanacağım.
Ne kadar çabuk tüketir olduk her şeyi. Hiç düşünmeden her şeyi HER ŞEYİ tüketir olduk. Yiyeceği, giyeceği, arkadaşlığı, dostluğu, aşkı, SEVGİYİ!...
Sevgiyi bile çok ve çabuk tüketir olduk. Neden tüketir ki insan sevgiyi. Yarına neden kalmasın? Neden sürüp gitmesin?

Sen farkında olmazsın bazen bir insan senin yalnızca bakışına tutunuyordur... TUTUNMAK...
Yaşama bağlayan tek şeyin bakışın olduğunu bilsen yine öyle bakar mısın yoksa tüketir misin ?
Tüketiyoruz ya düşünüyor insan işte tüketilir mi kurguladıklarımız yaşayamadıklarımız...

Hava sisli ...
Düşünüyorum...
Sevmeyi bilmiyoruz çoğumuz doğru ama özlemeyi hissedebiliyoruzdur eminim...
Düşünüyorum
Bu akşam yazmak istedim sadece
Yarına bomboş uyanmak için
Bakışlarına tutunmaktan vazgeçmek için belki de...


26 Ocak 2014 Pazar

unuttum neydi o hatırladığım?



UNUTUN GİTSİN!...

Hani bu şehir küçüktü
Karşılaşılmayacak insanlarla muhattap ederdi seni sık sık
Hani olmadık zamanda karşına çıkardı olmadık insanlar
Bu şehri benden öğrenecek değildin hani
Senden öğrenmiştim oysa ben bu şehri
Bilmediğim mesafelerini
Görmediğim güzelliklerini
Hissetmediğim mutluluklarını
MUTLULUKLARINI...
Senden öğrenmiştim ben bu şehri
Ama büyüktü bu şehir
Çok büyük
Aldıklarını vermeyecek 
Sakladı mı göstermeyecek
Aniden bastıracak hüzün, tıpkı yağmuru gibi...
Birden saracak kara günler, bulutları gibi...
Bir daha hiç gelmeyecek bahar tekrar sanki eskisi gibi
Baharlar gelip geçiyor da
Geçmeyen şeyler var be
Geçmiş hiç geçmiyor
Sen geçmiyorsun
Olmadık zamanda gelip yerleşiyorsun aklıma
Unutmadığımdan değil de hani
Öyle işte nedensiz gelip yerleşiyorsun
Ama çok büyük bu şehir karşılaşılmıyor öyle kolay
Kolay değil zaten karşılaşmalar
Kocaman bu şehir yutuyor da hatırlatmıyor öyle kolay
Hatırlamıyorum yani
Kolay değil zaten hatırlamalar....

27.01.2014
02:37





9 Ocak 2014 Perşembe

Bu yazının ne nedeni ne de başlığı var...ama sonunu merak ediyorum:)



Kitap okumak o kadar severek yaptığım bir etkinliğim ki benim. ETKİNLİK... demek ne kadar doğru oldu bilmiyorum ama yaşam biçimim mi demeliydim acaba?
Bu aralar sınav telaşım ve soru bankalarım arasında kaybolmuşken kitaplarıma ayırdığım vaktimin kısıtlanmasından çok şikayetçiyim. Yalnızca gece yatağa girince ve otobüslerde ayakta kalmadığım oturacak bir koltuk bulma şansı yakaladığım anlarda okuyabiliyorum. Bu çok garip bir duygu. Çok değerli bir arkadaşıma vakit ayıramamak gibi, onu çok özlediğimi hissetmek gibi, telefonla konuşurken telefonun yarıda kesilmesi gibi... Yemek yerken doymadan tabağının önünden alınması gibi mesela...

Kahve içmeyi ne kadar çok sevdiğimi ve günlük 3 fincan hiç sektirmeden içtiğimi de herkes bilir sanırım. Yani çevremdeki herkes bilir de buradan da bilmeyenler öğrenmiş oldular. En büyük keyfimdir benim kahve içerken elime alıp iki satırda olsa bir şeyler okumak. Allahımmm nasıl yakışır kahveyle kitap birbirlerine. Nasıl uyumludurlar. Çok severim ben ikisini de. Çok sevimlidir işte o dakikalar, kıymetlidir, sevilesidir...
Sıcak renkler gibi...

Bir de...
Ben insanların dünyalarını merak ederim. Mesela okuma dünyalarını...
Nerede okurlar? Okuma odaları nasıldır? Neler okurlar? Nereleri not alırlar? Hangi kalemi kullanırlar? Not alırken neler geçer akıllarından.... v.s.
Bu yüzdendir belki de odaları incelemeye  merakım. Bir arkadaşımın evinde kitaplığını çalışma masasını, odasının dekorunu kitaplarını, incelemeyi çok severim...

Ben fotoğraf çekmeyi ve çekinmeyi de çok severim 
Fotoğraflarımda genelde hep fincanlar kahveler ve kiatplar kitaplıkların yanında bir de mekanlar vardır 
Mekan...
Yaşanmışlık yani, yani yine insanların dünyalarına merak belki de
ama deneyin fotoğraf çekmeyi de deneyin çooooook seveceksiniz...

Buraya yazmaya başladım niye başladım, niye yazıyorum, nasıl bu konuya girdim, nerden devam edeceğim... soruları eşliğinde yazıyorum şu an....

demişken pek yapmadığım aslında pek de bulaşmadığım bir konuya değinmek istiyorum:)
MİM
Nedir bu mim
Neden mimleniriz
Neden mimleriz
o zamannnnnnnnn....
Hadi bakalım mimlendiniz...
Bana dünyanızdan bahsedin, okuma dünyanızdan, odanızdan okurken hissettiklerinizden yazın yani benim için dünyanızdan bir şeyler yazın 
bir de fotoğraf çekin okuma dünyanızı çekin, kitağlığınızı çekin, çekin yani fotoğraf çekip mime eklerseniz çook mutlu olurum( not: kitaplığınızı görmek beni çok mutlu eder)

Böylece yazma isteğim bir mimle sonuçlanmış oldu
Kimler mi mimlendi? 
Öncelikle belirtmeliyim takibimdeki herkesler mimlendiler
Amaaa
özellikle
safransarı
kelebeğin hisleri
kitap eylemcisi
İ.R.E.M.C.E.
pembe kereste
umut sepetim
Sizin yazılarınızı dört gözle bekliyorum...

2 Ocak 2014 Perşembe

güle güle 2013, hoşgeldin 2014 ve 2013 sonu Ayşe Kulin/ Sevdalinka




Nasıl gelip geçtiğini anlayamadığım bir yıldı benim için 2013...
Ne bana yaşattığı ilklerden ne de gelip geçenlerden bahsetmek niyetinde değilim
Sevmedim sevemedim geçti ve gitti
Ama bana öyle geliyor ki 2014 uğuruyla geldi ve bu yıl hayatımda çok şahane yenilikler beni bekliyor
Buna gerçekten yürekten inanmak istiyorum.
Buraya yazmak istedim çünkü 2013 de neler okumuşum neler izlemişim ben de bir paylaşayım dedim:)
Güzel filmler izlediğim ve güzel kitaplar okuduğum bir yıldı( her ne kadar vikitap okuma hedefime ulaşamasam da:)))

Bakalım neler okumuşum???





















Sevdalinka- Ayşe Kulin( Aralık)

Son okuduğum kitap hakkında bir post yazamamıştım vakit bulup da onu da buraya iliştirmek isterim.
Ayşe KULİN
SEVDALİNKA
Yine Bosna savaşı yine paramparça hayatlar ve yine çok etkilenerek okuduğum bir kitaptı...








ve gelelim neler neler izledimmm...
3 İdiots
8 Mile
Adını sen koy
Aşk ve Devrim
Barfi
Billy Elliot
Black Swan
Camino
Can Dostum
Candy
Captain Corelli's Mandolin
Cesaretin var mı aşka
Coffee and cigarette
Cool Kids don't Cry
Date night
Dedemin İnsanları
Detachment
Elveda Lenin
Fareler ve İnsanlar
Geriya Kalan
Goya'nın Hayaletleri
He Loves Me... He Loves me not
In the Land of Blood and Honey
Juno
Kayıp Nişanlı
Küçük Günahlar
La jetée
Love-Amour
Mary and Martha
Mary and Max
Monsieur Lazhar
Mutluluğa Boya Beni
My Name is Khan
Notting hill
O Kadın
One day
Pi'nin Yaşamı
Ratatouille
Roman Holiday
Romaya Sevgilerle
Safe Haven(Aşk Limanı)
Seal team six
Sen Dünyaya Gelmeden
Shakespeare in love
Sil Baştan
Slumdog millionaire
Sweet November
Tengo ganas de ti
The Shawshank Redemption
The Whistleblower
The first time
The illusionist
The kite runner
The prestije
Therese Desqueyroux
Timothy Green'in Sıradışı Yaşam Öyküsü
Tres metros sobre el cielo - 3MSC'i
Umudunu Kaybetme
Uzun Hikaye
Ya Sonra
Yatağımdaki Düşman
Yerdeki Yıldızlar
Yeryüzündeki Son Aşk
adam
aşkın renkleri
before sunrise
bekas
boş ev
closer
corpse bride
da vıncı şifresi
duyguların rengi
im juli
frida
kimlik hırsızı
lemming
mavi pansiyon
modigliani
mongol
oliver twist
renoir
ruby sparks
sert rüzgarlar
the banisment
the girl on the brıdge
the stoning of Soraya M.
umut ışığım
white frog
Özgürlük Yazarları
ölü ozanlar derneği
İncir Çekirdeği
Şimdi ya da Asla
şeytanın avukatı

 ÇOOOOOOK ÇOK DAHA FAZLASINI OKUYABİLECEĞİMİZ VE İZLEYEBİLECEĞİMİZ BİR YIL OLMASI DİLEĞİYLE...
SEVDİĞİM BİR SÖZ İLE YAZIMA BUGÜNLÜK SON VERİYORUM...

Sınırları son derece belirgin bir dünyanın bile tamamını görmek için bir hayat süresi yetmezken, ucu bucağı belirsiz, sınırları sonsuza dek uzanıyormuş hissi veren sanat dünyalarını nasıl sığdıracağız bir ömre? Okuyamadığımız kaç kitap, seyredemediğimiz kaç film, bakamadığımız kaç resim, kaç fotoğraf kalacak geride?


BİR DE SÖYLEMEDEN GEÇEMEYECEĞİM BEN BÖYLE SEVİMLİ  BÖYLE GÜZEL BÖYLE ROMANTİK BİR TEKLİF GÖRMEDİM YAAA !...