Aşkın dili, dini, rengi hele ki siyaseti hiç yoktur. Korkmayın, aşık olun ve aşkınızın arkasında durun...

23 Şubat 2013 Cumartesi

bir dizi eleştirmenliği kalmıştı el atmadığım:))

Çok sıkı tv dizi takipçisi değilimdir aslında ama hepsi hakkında bir fikrim var nedense:)
Bir de yazasım var kiii!....
Benim favori dizim tahtından inmedi tabi :)
Seksenler...

Nasıl güzel bir kadro, nasıl güzel bir oyunculuk ve nasıl güzel bir senaryo. Ekibin de TRT nin de emeğine sağlık. Oldukça başarılı bir dizi olduğunun sık sık altını çizerim. Çok zorlu bir dönem olmasına rağmen nasıl güzelmiş aile bağları, komşuluk, insan ilişkileri. O dönemleri okumayı da severim zaten ama izlemek ayrıca bşr keyif verdi. Hem güldürüp hem hüzünlendiren bir dizi işte. Dönemin sokaklarından politik olaylarına kadar içinde hissediyorsunuz kendinizi. 
Özlem Türkan yani dizideki karakteriyle Rukiye ailenin annesi. Aslında tipik Türk anne işte:) çok seviyorum bu karakteri, mükemmel bir oyunculuk.Pastacı Sami(Berat Yenilmez), Laz komiser(Onur Dilber) de diğer favorilerim arasında. Ama genel olarak tüm ekip harika. Bıkmadan usanmadan izlerim:))

gelelim diğer meşhur dizime:)
bir önceki post yazımdan Gülse Birsel hakkında fikirlerimi belirtmiştim. E haliyle o dizinin de karşısına geçince kahkahalarımı duymamanız mümkün değil:)
Yine harika bir ekip 
Bora, Açılay, Tülay, Bünyamin, Deniz, Eylem hepinizi böyle içten kucaklamak istiyorum. Nasıl sevimli karakterler bunlar böyle yaa. Gülse Birsel yapmış yine yapacağını demiştim dizi ilk başladığında fragmanını izleyince. Gerçekten yine yapmış yapacağını. Türkiyenin böyle bir mizah anlayışına ihtiyacı var bence. İnsanların gerginliklerinden sıyrılıp birazcık gülmeye ihtiyacı var. 
Çok mu gerildik ne ülke olarak, çok mu tahamsüzleştik artık birbirimize karşı nedir. Kısacık bir süre mutlu olalım Yalan Dünya ile:)))

Ben aslında Kayıp Şehiride çok sevmiştim.
Yine çok güçlü bir kadro vardı bu dizide ve güzel bir senaryoydu. PEKİ NE OLDU?
Ne olacak yahu kimin eli kimin cebinde belli değil durumlarına girdi yine Aşk-ı Memnu yapmayın arkadaş uzatmayın şu dizileri. Kısa kesin bitirin ne güzel diziydi beeeeeee diye hatırlayalım. Uzatıp cılkını çıkarmayın. Daha fazla dizli çıkarın daha çok bomak yerine biz izleriz zaten nasıl olsa koyun misali:D
Ama merakla izleriz 
Ne zaman biticek merakıyla değil tabi:D



Bu aralar yeni favorim Hande Altaylı'nın Kahperengi isimli kitabından esinlenilerek ortaya çıkan Merhamet isimli dizi. Bakalım onun cılkı ne zaman çıkıcak. Çıkıcak ama belli yani. Çok güzel başladı ama sonu pek hayır gözükmüyor:)
O küçük Narin'in oyunculuğuna bayıldım. Sermet karakteri de oldukça oturmuş Mustafa Üstündağ'a. Bu arada Irmak karakterindeki Yasemin Allen çekemedim bu dizide, gerçekten çekilmez olmuş...


Yazıma hevesle başlamıştım aslında kafamın içinde öyle güzel cümleler vardı ki. Uykum mu geldi nedir hepsi bir bir uçtular.
Ama güzel çok güzel dizilerde izledik biz zamanında.
Trt dizileri ne güzeldi mesela.
yazmaya devam ederim diye düşünüyorum bu yazıya...
Peki var mıydı sizinde aklınızda yer eden geçmiş dizilerden...


21 Şubat 2013 Perşembe

Yolculuk Nereye Hemşerim/Gülse BİRSEL

Geçenlerde sahaf gezip de gözüme bu cici kapaklı Gülse Birsel kitabı takılınca, kalmasın orda istedim, benim kitaplığımda daha bir renkli durur sanki dedim ve aldım:)
iyiki de almışım...
Gülse Birseyi karakter olarak da oyunculuğunu da severim ama kitabını ilk defa okuyorum. Bu 3. kitabıymış, diğerlerini de en kısa sürede edinip okumayı düşünüyorum. Okurken gerçekten kahkahalarla gülüp, güldüğüm anların da altını mavi fosforlu kalemimle çizmekten kendimi alamadım. Okurken Gülse Birsel'in ses tonunu ve mizacını gözünüzün önüne getirerek de okudunuz muydu hmmmm tadından geçilmiyor.
Gerçekten oldukça keyifli yazılmış ve keyifle okunuyor.
Bazı yerlerde offf evet yaaa diyerek kahkaha attım. Dün başlayıp bugün bititrdiğim kitaptan ayrıntıları yani mavi fosforlu kalemciğimin iliştiği noktalara değinmek istiyorum.


                    
İlk gözüme takılan düğünlerden bahsettiği kısımdı:

"Sevinen olur, sinirlenen olur. Gelinin/damadın eski sevgilisi/nişanlısı takımından intihara teşebbüs eden, dünürlerden gelini/damadı beğenmeyip bunalıma giren olabilir. Ama resmi tavır, herkesin mutluluktan patlarcasına gülümsemesidir."
***
Ahhhh Gülse ablacım çook ortak yönümüz var:))
Yine altını çizdiğim:

"Her zaman Türk kahvesini tek geçerim. Hele cezve kahvesi olursa. Bir de mangalın üzerinde ağır ağır yapılırsa. Yeni makineyi denemedim ama iyi yapıyorsa kabulümdür. Şu aralar evde tercih ettiğim aletse, yukarıda anlattığım, plastik, Türk buluşu olandır. Köpüklü bir kahve biraz tehlikeye değer."
***
ve konu alışverişe gelirse :))ah şu satış elemanları:))

"Haydi "canım"ı bıraktım, geçen sene bir mağazada "Şunuda bir dene aşkım" dedi bir kız bana! "Acaba bir arkadaşıyla, sevgilisiyle falan mı konuşuyor" diyor, öyle değilse bile yaptığı abukluğun altını çizmek için arkama, etrafıma baktım! O, yine hiiiç "canım" olmayan donuk bakışım, kızı daha da coşturdu! Dünyanın en muhteşem esprisini yapmışım gibi kikirdedi. Saf ve çekingenmişim de anlamamışım gibi "Kezban Roma'da muamelesi yaptı bana! "Ay arkasına bakıyor, çok şekeeer, sana diyorum bebeğim" dedi! Tek kelimesini uydurmuyorum!"
:))):))):)))
***
yine alışveriş satış elemanlarımız ahhh:D:D:D

"Kabine girersin, soyunursun, tamamen çıplak kaldığında, "hışk"diye perde açılır ve sırıtkan eleman tepeden tırnağa sizi süzer: "Nasıl oldu?"! O anda aklıma gelen cevaplar:
-Henüz bir şey olmadı, önce biraz birbirimizi tanıyalım!
-Valla iyi oldu, daha ferah, havadar. Kıyafetlerim sizde kalsın böyle dolaşacağım!
-22 yaşına kadar uzadım. Spor yapmam ama genlerim çok iyi. Eh yaşım da genç. Bu şekilde oldu yani, özel birşey yapmadım!"
:D:D:D:D:D
***
siyasete de değinmek gerekir tabi demiş ve yazmış:

"Acaba bizim kuşaktan nitelikli siyasetçiler çıkacak mı? Bazen gerçekten düşünüp, geleceğin "Selin"lerden oluşacağından korkmuyor musunuz? Mesela bir gün "Oha falan olan " bir kültür bakanımızın olmasından, sağlık hizmetleri talep edilirken sağlık bakanının "Oldu gözlerim doldu yane" demesinden... Ve ülkeye Kal gelmesinden!"
***

Amaaaaaaan işte böyleyken böyle :) utanmasam tüm kitabı yazacağım. Avrupa yakası Yalan Dünya arası tadında keyifle okudum. Tüm çalışma sıkıcılığımı aldı üzerimden:)
Okumak isterseniz elinizi korkak alıştırmayın yengengiller dayıngillere de önerin yani :D


7 Şubat 2013 Perşembe

Film önerileriniz film önerilerim:)

Blogumu bu aralar aktif olarak kullanmaya çalışıyorum. Ama post yazmak için yalnızca kitaplarımın bitmesini beklediğimi farkettim. Hem de okuma hızımın sınav hazırlıklarımdan ötürü yavaşladığı şu günlerde. Okuma hızıma ters orantılı bir şekilde film izleme oranım yükseldi. İnterneti yoğun olarak kullandığım bir dönemdeyim.(hoş ben internet hayatıma girdiğinden beri yoğun olarak haşır neşirim kendileriyle ama:)) bu seferki biraz farklı...
Daha faydalı kullanır durumdayım anlayacağınız. Bu aralar kendim için yaptığım güzelliklerden biri de hergün güzel bir film izlemeye çalışıyorum. Ama izlediğim filmlerden hiç blogumda bahsetmemiştim.
Aslında belki de çok bilindik filmlerdi izlediğim ama naparsınız imkanların zorlamasıyla ben izleyecek anca vakit ve koşullara ulaştım.
Neler izledim mesela:
My Name is Khan
Timothy Green'in Sıradışı Yaşamı
The İllusionist
im Juli
Yeryüzündeki Son Aşk
One Day
Prestij
Sweet November
Esaretin Bedeli
Sil Baştan Umudunu Kaybetme
.
.
.
.
.
ve sayısız romantik dram....
aklıma gelenler bunlar...
en son da dün sevgili İ.R.E.M.C.E. nin blogunda görüp amour isimli filmi izledim ve bugün o filmden bahsetmek istiyorum.

2012 yapımı, yöntemenliğini Michael Hanke'nin yaptığı film  Cannas Film Festivalinde büyük ödüle sahip olmuş. Konusu bakımından oldukça etkileyici olan filmin başı ile sonundaki bağlantıda beni rahatsız eden birşeyler var demiştim. Kimbilir belki de konusuydu beni rahatsız eden. Bu kısımda yorumum tıkandı. Çünkü filmin konusunda kaçınılmaz olan ölüm ve bununla mücadele etmeye çalışan aşk ele alınmış. 
İki keskin kavram AŞK ve ÖLÜM...
Hani aslında ikisinden de kaçamazsınız. Ama bu filmde aşk öyle zor durumda kalmış ki...
Filmin bir sahnesinde atılan tokatın canınızı yaktığını hissediceksiniz. Oyunculuk ya da senaryo hakkında bişey demek istemem çünkü bu filmde duygular rol almış. 
...
işte böyle son izlediğim filmden bahsettim bu arada bu filmden önce izlediğim Timothy Green'in Sıradışı Yaşamı da oldukça eğlenceli bir filmdi:)

Bana film önerilerinizi de dikkate aldığımı belirtmek isterim hani olurda bunu mutlaka izlemelisin derseniz, yazmaktan çekinmeyin kesinlikle izlerim:)


6 Şubat 2013 Çarşamba

ben bu resme bayıldım e ben de mim yaptımm:)

Öncelikle bu çizimi çooook beğendim ve sizlerle paylaşmak istedim. Sonra dün kelebeğin hisleri tarafından mimlenmem üzerine ben de mim yapmak istedim:)
şimdi gelelim sorularıma:))

1) Kendini yalnızca üç kelimenin içine sığdırmanı istesem...
2) En çok beğendiğiniz düzenli takip ettiğiniz ya da farklı bulduğunuz sizin için özel olan bir blogdan bahsedebilir misiniz...
3) çocukluk anılarım...
benimle bu konuda birşeyler paylaşır mısın?
4) bugüne kadar izlediğin ve etkisinden hala çıkamadım dediğin bir film, bugüne kadar okuduğun ve beni öyle etkiledi ki dediğin bir kitaptan bahsedebilir misin?
5) Sanatla ilgilenir misin? evet ise hangi alanıyla?
6) kahve desem sen ne dersin?
7) son soruda benim blogum ile ilgili :)) blogum hakkında ne düşünüyorsun?


sohbet havasında olan mimimin sonunda kimleri mimlemişim bakalım:)
aslında takipçim olan herkes cevaplayabilir
ama özellikle sizlerin cevaplarını merakla bekliyorum:)

5 Şubat 2013 Salı

Mimlenmek hmmmm güzel bir duygu:))


Kelebeğin hisleri tarafından mimlenmişim. Mim konusuna çok uzağım fakat yine de çok mutlu oldum. Öncelikle çoooooooook teşekkür ederim kendisine. Bu arada "kelebeğin hisleri" ismini de çok beendiğimi söylemek isterim. Çünkü hayatımın bir dönemini kelebek üzerinden edebiyat yaparak geçirdim diye tarif edebilirim. Karnımda uçuşan kelebeklerden tutun da özgür kalmak isteyen kelebeklere. Sosyal ağlarda hergünüm bir kelebek sözüyle anlam kazanırdı. Hatta kelebek için yazılmış şiirlerim yazılarım da vardı. Böyle bir giriş ypmak mime zarar vermez sanırım dimi :)) En son yine sosyal paylaşım sitelerinde bir kelebek videosu paylaşıca en sonunda kelebeğin tarihçesine de indin ya diye arkadaşlarımın espri konusu olmuşluğum bile var:))

mimden önce söylemden geçemedim
gelelim mime:)



1-Neye zaafınız var? Mesela Neyi Yapmicam dediğiniz halde yapıyorsunuz?

Benim insanlara zaafım var özellikle de sevdiğim insanlara. Çünkü sevgimi gizleyemiyorum. Bununla çok cebelleşsem de başaramıyorum. 
2-Sevmek ve sevilmek dersem bana ne anlatırsınız?

Sevilmek öyle güzel bir duygu ki başka hiçbir duygu bunun önüne geçemez demek isterim böyle bir soruya. Bir insanın sevildiğini bilmesi ruhunda okşanmaya neden oluyor. Ruhunun okşanması ise yüzündeki kocaman gülümsemelere yol açıyor. Bu döngüde bir de sevmek var tabi. SEVİN YA!..
HAYAT SEVİNCE GÜZEL!...
3-Kitaplarınızı yorumlarken neye dikkat edersiniz? Neye göre o kitabı anlatırsınız?

Kitaplarımı yorumlarken benim için yazarın üslubu çok önemli. Buna bir de konuyu eklemek isterim. Yaşanmış konuları okumayı daha çok sevdiğim için. Konu üzerine yorum yapmayı da çok severim...
4-Hayallerinizin ülkesi neresi? Oraya ilk kez gideceksiniz, orada kiminle olmak ve ne yapmak isterdiniz?

Ben çok fazla yurtdışı hayalleri olan bir insan değilimdir. Ama yanımda sevdiğim insanla dünyanın öbür ucuna da giderim. Mesela birlikte tüm sanat galerilerini birlikte gezebilir romantik bir akşam yemeğinden sonra nefis aromalı kahveler  hmmmm venedik italyan kahveleri neden olmasın:)
ayak üstü hayalime daldım şu anda:))
NEYSE İŞTE ANLIYACAĞIN YURTDIŞI HAYALLERİM YOK BENİM :d:d:d
5- Meraklı mısınızdır?  Sizce merak iyi bir huy mu yoksa kötü mü? Ve meraktan şunu bile yaptım dediğiniz bir şey paylaşır mısınız :)

MERAK...
Neden kötü birşey olsun ki :) Merak her insanda azıcık olsaydı aydınlanmak bu kadar zor olmazdı belki...
Meraklıyımdır ama sorunca şunu bile yaptım diye hiçbir anımı hatırlayamadım. Demek çılgın birşeyler yapmayalı uzun zaman olmuş hemen birşeyler yapmalıyım. 
Merakımı araştırarak okuyarak sürekli birşeyler öğrenmeye çalışarak gideririm.
6- Yaşadığınız şehirde gitmekten ve orada olmaktan mutlu olduğunuz restoran yada  cafe ve orada yediğiniz en güzel yemek ne ki acaba?

Antalya da yaşıyorum. Antalya memleketim diye demiyorum denir ya hani öylesi işte  güzel şehir anlayacağın...
Ama ben Antalya Atatürk Parkını çok severim. Nar Cafe' de Türk kahvesi içilir. İkramları servisleri harikadır. Minik bir lokum ve likörüyle gelen kahveyi denize karşı gün batımı içiceksiniz. Ben salaş mekanlara takılmayı da çok severim. 
7- Hayat kısa ve zaman çok çabuk geçiyor o zaman ....... yapalım.  Nokta noktalı yer senin için neyle dolmalı?

O zaman dolu dolu yaşayalım. Sevelim. Gezelim. Aşık olalım ....
ve insanları kırmak için bahane aramak yerine her daim gülebilmek için bahaneler yaratalımmmmmm...
8- Doğum gününüzde sizi mutlu edebilecek en büyük sürpriz ne olur?

Doğumgünümde hertürlü süprizle çok mutlu olabilirim. Ben kolay mutlu olan bir insanım.
AMA
bu doğumgünümde gerçekten çok özel bir süprizle girdim yeni yaşıma...
9- Hayallerinizdeki işi mi yapıyorsunuz ya da hayalinizdeki yerde misiniz?

Hayalimdeki işi mi yapıyorum? KISMEN
ressamım ama çiçeği burnunda bir ressamım resim yapabilmek için bir atölyeye atölye için küçük bir sermayeye sermaye için de işe ihtiyacım var:)
Resim yapmayı seviyorum ve aslında ben öğretmenliği de çok seviyorum öğretmenlik duygusunu çok seviyorum. Eğer bir atanabilir ve öğretmenlik yapabilirsem hem bu bir sürü öğrencimin olması hem de atölye açıp daha çok resim yapabilecek imkanım olması sanırım beni daha çok mutlu edicektir.
Ama hayalimdeki yerde değilim İstanbul ya da İzmir'de olmayı (en azından bir süre o şehirlerde yaşamayı) çok istiyorum...
10- Kendinizle ilgili kimsenin daha önce bilmediği bir şeyi bizimle paylaşır mısınız?

bu soruyu yanıtsız bırakmam sorun olmaz dimi:)
11- Dostluk sizin için nedir? Gerçek dost olabildiğinize inanır mısınız? Ve Uğruna neler yaparsınız?

Ben dostlarıma çok değer veririm. Benim için dostluk o kadar önemli ki! Dostlarımı kanatlarımın altına almaya çalışırım gücüm yettiğince destek gücümün yetmediği yerde onun derdine ortak olup onunla aynı acıyı hissedebilicek kadar önemlidir benim için dostluk.
bir şiir vardı bu konu da çok da severim...



Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi. ..
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.. 
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu....
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim. 
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek 
Gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim. 
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana....
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta....
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
“lezzet” kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını, 
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...

ne kadar başarabildim bilmiyorum ama bu mim olayını tekrardan çok teşekkür ediyorum eklemem gereken birşeyler var mıdyı acab:))
yoksa oldu mu?
:)

4 Şubat 2013 Pazartesi

Kitabımın sayfalarını çalmışlar:(

Bugün ders arası çok sıkılıp boğucu havanın kasvetinden de biraz olsun sıyrılmak amacıyla, elime kitabımı almış bir köşeye çekilmiştim. Uzun süredir elimde sürünen ve bir türlü uzun uzadıya vakit ayırıp da bitiremediğim ama konusu bakımından da dikkatimin yoğun olduğu zamanlarda okumaya çalıştığım Zülfi Livaneli'nin Sevdalım Hayat Kitabı aslında çok merak ettiğim ve okumak için çok hevesli olduğum bir kitaptı.
Tam 128. sayfaya gelmiştim ki 129. sayfanın olmadığını gördüm.
Sayfaları hızlı hızlı karıştırıp 129. sayfayı ararken o bölümden sonra sayfaların tümünün karışık olduğunu gördüm. Sahaftan kitap almayı çok sevmiyordum her ne kadar sahaf gezmeyi sevsem de ama...
İşte bu da tuz biber olmuştu.
Çok sinirlendim ve çok üzüldüm:(
Üstelik konu öyle bir yerde kaldı ki...
Zülfü Livaneli; Deniz Gezmiş'in avukatının 6 Mayıs 1972 günü yaşananları anlattığı anısından bahsediyordu. Anlatacaklarını biliyor olmama rağmen bunları Zülfü Livanelinin kaleminden okumanın heyecanı vardı :(


işte böyle burdan sitem etmek istedim:(
Daha doğrusu üzüntümü dile getirmek istedim:(