Aşkın dili, dini, rengi hele ki siyaseti hiç yoktur. Korkmayın, aşık olun ve aşkınızın arkasında durun...

28 Eylül 2012 Cuma

arkadaşımdan ödünçaldığım ve oluşturduğum yeni kulem:)

yeni yeni kitaplar minik kulem:)
Üniversiteden arkadaşım mezun oluşumuzun üzerine artık temelli memleketine taşınma kararı alınca bugün kitaplığını karıştırıp götürmeden bazı kitaplarına el koydum.
Ödünç aldığım kitaplardan kulemi de sizlerle paylaşmak istedim.


İlk sıradaki Puşkin'in kitabını okumayı çok istemiştim. Daha önce dikkat etmemişim ama arkadaşımın kitaplığında görünce artık kulemdeki yerini aldı:)
İkinci sırada Nojoud Ali'nin Ben Nojoud 10 Yaşında Bir Dulum. Arkadaşım bu kitabın çok etkileyici bir konusu olduğundan bahsetmişti. Okumaya fırsat bulamamıştım. O da şimdi yeni kulemde:)
Turgenyev'e gelince yine okumayı çok istediklerimdendi.
Ferrarisini Satan Bilge  sadece merak işte:)
Çiçeklerin Kanı da arkadaşımla ortak karar verip aldığımız bir kitaptı o okudu şimdi sıra bende:))

işte yeni kulemi blogumda paylaşmak istedim:)
çok güzeller:)

Ken Grımwood/Sil Baştan


Dün gece sonunda bitti ya diyerek kapattım kitabı. Kitap hakkında fikirlerim çok değişken. 
Bu kitabı 2 yıl önce almış başlamış ve bir süre sonra sıkılıp bırakmıştım.( o dönem kitap okumak içiin çok sağlıklı düşünemediğim bir bunalım dönemiydi:)) 
Bu yıl kitabı bırakmamamk ve bitirmek üzere tekrar elime aldım ve ilk başlarda oldukça etkileyici geldi. Garip düşünceler içerisine girmeme sebep oldu hatta. 
Hayatın tekrar tekrar yaşamak mı? 
Ölümden sonrası...
Peki ya aşk?
tüm bunları düşündüren kurgusu fena sayılmaz bir kitaptı. Ama o kadar çok reklam vari geçiyordu ki mekanlar içilenler markalar tüm bunlar kitabı yavşlatmaya sebep oluyor akıcılığını bozmaya yetiyordu. Birde belli bir tekraradan sonra öl artık Jeff Winston dedim:))tamamen öl bit artık kitap:)
Kitap hakkında fikirlerim çok değişken demiştim şöyle ki dizi tadında bir kitaptı okunup çok bir şey beklenmemeli belki :)
çooooook aşırı beğendiğimi söyleyemme belki ama 
ilgi çekici bir konusu var diyebilirim. 
okumak isteyenlere duyrulur.
veeeeeee
Yeni bir kitaba daha başlamamın mutluluğu ileeeee yazımı burada bitirmem gerektiğini düşünüyorum:)

23 Eylül 2012 Pazar

ÇEKİLİŞE KATILMALIYIM:)

Ben de artık çekilişe katılmalıyım diye düşündüm bu güzel blogu ve bu güzel çekillişi görünce.
Şansımızı denemeliyiz, sizlerde katılmak isterseniz eğer;

21 Eylül 2012 Cuma

Euphoric in etkinliğine katılmalıyım :)

Ağustosdan kalma bir etkinlik çok hoşuma gitti ve ben de katılmak istedim. 


Bu aralar kitap almamaya karar verdim kitaplığımda hiç okunmamış kitap kalmayana kadar. Tüm kitaplarımı okuyup bitirdiktan sonra kocaman bir listeyle kitap alışverişine çıkıcam:) Bu süreçte biraz bütçe ayırmış olurum böylelikle:)
 Şimdi gelelim benim bekleyen bazı kitaplarıma bazıları okunmaya başlanmış ama yarım bırakılmış 
Bir dönem kafam çok dağınık olduğu için okuyamıyorudm. Şimdi hepsini sıfırdan başlayıp bitirmek için işte kulemi hazırladım.




19 Eylül 2012 Çarşamba

gece uyku tutmazsa ayraç çizilir:)

uyku tutmayınca koyunlar sayılırdı. Koyunları saymak yerine kitap okunması öğretilseydi keşke eskilerde dimi. Hem daha etkili uyku için hem de okuyan kitleyi birazcık daha arttırmış olurduk belki. Ben çok geç kalmadım neyse ki bunu farketmekte. Uyku tutmayınca kitabım hemen yanımdadır.Ama bu gece çizim yapmak istedim. Daha doğrusu sanırım biraz eğlenmek istedim.
gece uyku tutmayınca kalkıp bir ayraç çizdim:)
şirin mi şirin oldu devamını getirmek niyetindeyim en kısa zamanda yenilerini de paylaşmayı umuyorum.
işte böyle manzaraların devamı gelir artık :)
 demiştim size devamı gelir diye buyrın bakalım:)




Goethe/Genç Werther'in Acıları


bu incecik kitabı birkaç gün önce elime bir aldım. Daha sonra okuyacak vakit bulamadım ve kaldı. Neyse ki bugün tekrar aldım ve bitirdim.
Açık söylemek gerekirse kitabı beğenmedim.
konular arasında çok kopukluklar vardı bağlamakta zorlandım ve bu sıkılmama sebep oldu. Tek etkili yanı Albert gelene kadar Lotte ile birlikte geçirdikleri zamanlardı.Albertin gelmesinden sonra ve Lotte ile evlenmeleri üzerine belki de Werther'in ruhsal durumu ve bunalımı rahatsız etmişti beni.
Genç Werther'in Acıları, Goethenin 25 yaşındayken yazmış olduğu etkili romanlarından biridir. O dönem roman yayınlandıktan sonra gençlerde birçok intihar vakasına rastlanılmış ve sanırım yasaklanmış o dönem.
bu dönemde bir Werther salgını yaşanmaz belki ama hala etkili olduğunu söyleyebilirim.
yinede siz ne düşünürsünüz bilemem ama ben sevemedim...

...
İnsan hayatta geçici bir yolcudur. Kendi varlığına en çok inandığı, dostlarının hatıralarında ve gönülllerinde en çok izler bıraktığını sandığı yerde bile kalplerden silinir ve izleri kaybolur. 
Hem de ne çabuk!
...
Acılarımla alay ediyorum. Gönlümü kendi halime bıraksam, birbirine en yakın duygular biraraya gelecek.
...
Ey ulu tanrım! Önce akıl sahibi olup sonra onu kaybetmedikçe mesut olmamak insanların alınyazısı mı?
...

yağmurlu soğuk kış günleri için kitabımın yanında mmmmmm:)



Bugün hapşuruklarımla kış sezonunu açmış bulunmaktayım. Sanırım bitki çaylarının, sıcak içeceklerin vakti gelmiş benim için. Ha bir de: İnsan bazen çözüm bulamaz bazı sorunlarına oturup izler yalnızca ya da bir çikolataya ihtiyacı vardır iyi gelmediğini bildiği halde kendini kandırmak için...
işte öyle hem canım sıkkın hem şifayı kapmış durumdayım.

sonuca gelicek olursak kendim için nefis bir sıcak çikolata yaptım.
belki sizin için erkendir ama ilerde soğuk yağmurlu kış günlerinde iyi geleceğini düşündüğüm için buradan da paylaşmak istedim.

malzemeler oldukça basit:
1 bardak süt, 2 yemek kaşığı(isteğe bağlı çok tatlı sevmeyenleriniz olabilir kendinizce ayarlayabilirsiniz.) nutella, 1 tatlı kaşığı kakao

usulde aynı türk kahvesi usulü karıştıra karıştıra pişiriyoruz...
denemelisiniz...
şimdiden afiyet olsun...

kitabın yanında harika oluyor:)

15 Eylül 2012 Cumartesi

kahve çekirdeği kurabiyelerim:))hem de kahveli:))

bugünü dolu dolu kendime ayırayım dedim 
sabah uzun süredir kitaplığımda duran goethe'nin "GENÇ WERTHER'İN ACILARI" kitabını elime aldım erken saatlerde başladım güne. bu güne kendime ayırmalıyım dediğim günler geç uyanmayı hiç sevmem gün boşa gidiyormuş gibi gelir:)
neyse...
buralarda yeniyim daha siz bilmezsiniz kahve düşkünlüğümü:) biraz fazlaca severiz kahveyle birbirimizi:)
ama
TÜRK KAHVESİ olmalı mutlaka:)
işte sonucu nasıl bağlayacağımı bilemedim kitabın yanında bir kurabiye gerekti ben de üşenmedim kalktım ve kendim için bir kurabiye yaptım sonra da paylaşmak istedim:)
KAHVE ÇEKİRDEĞİ KURABİYEMİ:


13 Eylül 2012 Perşembe

Sabahattin Ali/ Kürk Mantolu Madonna


şu anda bitirdiğim ve elimdeki bu çok özel kitaptan bahsetmek istiyorum...


bu kitabı defalarca başka sayfalarda, bloglarda, görmüş duymuştum. Merakım biraz daha fazla artmıştı. Bir gruptaki arkadaşlarımın okuyup da etkisinden hala çıkamadık... nasıl yani hala okumadın mı?... o bir başyapıt.... gibi ardı arkası kesilmeyen cümlelerine yanıtsız kalamayıp bir günde karar alıp sahafda girer girmez aramak yerine direk sordum, kitabı aldım, çıktım, geldim, başladım ve bitridim.
kitabı okurken sık sık altını çizdiğim ve etkisi altında kaldığım cümleleirm oldu...
ama asıl etkileyecek kısmın sonunda olacağını düşünemedim hep bu şekilde devam edicek gibiyidi.
kitap bir yandan hiç bitmesini istemezken diğer yandan da sürüklüyordu diğer sayfayı merakınız ile sayfalar akıp gidiyordu.

kitabın içeriğinde her zamanki gibi çok fazla bahsetmekten yana değilim ama;
aşkı
ayrılığı
acıyı
yalnızlığı
hissedeceğinize eminim...
bana sen hala o o kitabı okumadın mı diye şaşıranlar gibi şimdi ben de sizlere sesleniyorum bu kitabı hala okumadıysanız fazla vakit kaybetmeyin...

kitaptan altını çizdiğim cümlelerden eklemek istiyorum biraz da...

"Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!... Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin esvafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?
...
"Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır."
...
"Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim... Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkitmekten her zaman çekinirdim."
...
"Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbirşey yapmadan bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?
Ahbapça bir selam ve temiz bir gülüş..."
...
"Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. Bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu...
Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya ruhumuzla yaşamaya başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tafara bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu."
...
"bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim."
...

daha çok fazla altını çizdiğim önem verdiğim kısımlarını burada paylaşarak kitabı tüketmek istemiyorum .
tekrar söylüyorum bu kitabı okumalısınız...



11 Eylül 2012 Salı

mümin sekman/insan isterse serisi

yine bu yaz okuduğum kitaplardan yazmaya devam ediyorum...


kişisel gelişim okumayı sevmeyenlerdenim. ama bu seriyi keyifle okudum yavaş yavaş başka kitaplarımın yanında çerez niyetine okuduklarımdı.
gerçi ben kişisel gelişim açısından değil ama genel kültür açısından okuduğumu itiraf etmeliyim:)
bak kim ne yapmış ne bşarmış değil de bak bu kimmiş nerden nereye gelmiş diye tamamen merakımın kurbanı oldu bu kitaplar. ama bir kez daha belirtmek istiyorum keyifle okudum.
kişisel gelişim anlamında başkalarının azimlerinin zaferlerini okumama gerek olmadığını düşünüyorum çünkü yani başarmak için bu kitaplara ihtiyacım yoktu 
peki ne işe mi yaradı?
ben bu kitapları bugünne kadar tanıyıp da aslında tanımadıklarımı tanımış oldum.
yani kitap okumanın hiçbir zaman zararı yok bilginiz fazlası yoktur eksiği vardır:)
serinin ilk kitabını okuyarak deneyebilirsiniz:)
keyifli okumalar

Jean Paul Sartre/Bulantı

sartreyle ilk tanışmamız yine bu yaz bu kitabıyla oldu. tekrar sartreyle karşılaşmak ister miyim? emin değilim...
kitap konusu bakımından pek sıkıntı olmayan yalnızlığı derinlemesine işlemeyi başaran fakat betimlemelere o kadar yer verilmiş ki kitabı bitirmekte biraz zorlandım çok fazla sıkıldım
belki felsefi açıdan da irdelemeye anlamaya çalıştığım için zorlandım bilemiyorum...
benim için oldukça sıkıcı bir kitaptı.
"bulantı" 20. yüzyıla damgasını vurmuş olan jean paul sartre'in ilk romanıdır. bu eser sartrenin başyapıtı sayılır.
geleneksel roman anlayışından ayrılan bu kitap aynı zamanda "varolşu" felsefenin temel kitabıdır.
kimler okudu kimler okumadı bilmiyorum etkilemek de istemiyorum ama okuyanların yorumlarını da merak ediyorum...

10 Eylül 2012 Pazartesi

doksanlar çocuk mu genç mi/kadir aydemir

1988 doğumlu olaraktan ben de bir doksanlar çocuğuyum ucundan da yakalasam o dönemin miniklerindenim işte:)
benim için doksanlar çok önemli o kadar önemli ki resimlerimde doksanlarda çocuk olmak temasını işleyip çocuk oyunları resmettim.(bilmeyenler için resim bölümü mezunuyum da mezun olmaya alışamasam da henüz (birkaç ay önce mezun olduğumu da ayrı panatezde belirtmek isterim)):)) 
işte böyle...
çok eskilerden " bir maniniz yoksa annemler size gelicek "diye Ayfer Tunç'un bir kitabını okumuştum seksenler anlatılıyordu okurken çok mutlu olmuştum ve o zamanlardan beri beklemekteydim doksanlarında kitabı çıkmalı diye 
daha sonraları Kadir Aydemirin seksenlerde çocuk olmak kitabının varlığından haberdar oldum çok merak ettim ama hala alıp okumuş değilim herkeslere anlattım böyle bir ktap var mutlaka çok güzeldir diye ama kendim alıp okuyamadım bir türlü.
.
.
.
neysee...
bir gün I.r.e.m.c.e 'nin bloğunda bu kitaba rastladım ve sevinçten ne yapacağımı şaşırdım:)
tabi I.r.e.m.c.e. 'nin bloğuyla böylece tanışmış oldum:) hemen gidip almalıyım diye düşündüm ve ertesi gün d&r da bu kitabı sorup soruşturup buldum ama fiyatına tesadüftür ki o gün cüzdanımdaki yetmedi ertesi gün alırsın dedilersede orda onu bırakıp gitmeye o kadar üzüldüm ki aslında ertesi günü alabilirim ama işte bir gün daha bensiz orda kalmamalıydı:)):)):)) doksanlar ya çocuk oldum biraz:)

alamadım mı :)
yanılıyorsunuz...
tam d&r dan çıkıyordum kii
henüz 18 ine yeni basmış olan kuzenim bitanem benim büyümüş de bana jest yaparmış arkamdan seslendi ve elinde bu kitap bunu mu arıyordun diye onunda içine sinmemiş kitabın orda kalması ve kitabı bana verdiğinde gözlerim doldu ona sarıldım sarıldım sarıldım 
eve geldim ve kitap haliyle bende ilk etkilerini gösterdi beni ağlatmayı başardı:)
 bu kocaman süpriz kiabımın şimdi bendeki yeri daha büyük ben bu kitabı hızlı okyup bitiremedim tabi sayfalar arasında soluklanıp o yıllara gittiğim hatta 1 gün boyunca o yıllardan çıkamadığım olduğu tabi bilmediklerim yetişemediklerim de vardı o yıllarda onlara da şahitlik etmiş oldum
yani demem o ki 
bu kitabı alınız vakit kaybetmeyiniz 
o yılları ucundan kenarından kıyısından da yakalasanız bu kitabı kaçırmayınız:))

keyifli okumalar diyorum ve kitap içeriği hakkında hiçbirşey anlatmayarak yazıma son veriyorum:)

9 Eylül 2012 Pazar

Cengiz Aytmatov /Toprak Ana

Bu akşam da yine bu yaz bir günde okuyup bitirdiğim bir kitaptan bahsetmek istedim. Aslında bu akşam birkaç kitap birden paylaşabilirim:):)

Cengiz Aytmatov ile ilk "Elveda Gülsarı" romanıyla tanışmıştım, epey zaman oldu. Toprak Ana ise uzun zamandır kitaplığımda aklımda ama nedensen bir türlü elime alamamıştım. Onu artık okumanın zamnı geldiğine inandığımda yalnızca birkaç saat içinde okumuş ve bitirmiştim.
Kitap Aytmatovun önemli bir romanı
romanın içeiğini yazarsam eğer bir büyüsü kalmayacağına inanıyorum
şu kadarını söylemeliyim; bir kırgız köyünde 2. dünya savaşı yıllarında bir ananın dişini tırnağına takarak verdiği hayat savaşın film izler gibi okuyorsunuz.
tabi bu kadar da değil Aytmatov aşk ile nefreti iyi ile kötüyü de öyle bir yüzleştiriyor ki...

zevkle okuyacağınızı düşünüyorum:)

kitap mevsimi:)





artık dolu dolu kitap günleri geliyor
soğuk havalar sıcak kahveler yün kazaklar polar battaniyeler ve yağmurlu pencerelerin arkasından farklı yerler kişiler ve olaylara misafirlik edeceğiniz kitaplar...
yazın sona ermeye başladığı şu günlerde merak ediyorum ben herkes yazı hangi kitaplarla sonlandırıyor sonbaharı hangi kitaplarla karşılamayı düşünüyoruz acaba...

hangi evler hangi kahramanlar konuk oluyor?
benim kahramanlarım başkalarının da mı kahramanları oluyor?
?


4 Eylül 2012 Salı

Murathan Mungan Seçtikleriyle Erkeklerin Hikayeleri


24.08.2012 günü bir sahafta görüp (ki Murathan Mungan okumayı severim) dış görünüşünün de merakımı tetiklemesi üzerine alıp ertesi günü sabah başlayıp akşamına bitirdiğim bir kitaptı. Murathan Mungan'ın seçtiklerini okumanın verdiği keyife ve içindeki yazarların sağlam kalemlerinin  verdiği keyife rağmen hikayelerin işleyişinden ötürü sürekli bir sorgulama gereği duydum.
neden?
hepsi mi?
gerçekten böyle mi düşünmeli?
kaçması yersiz değil mi?
.
.
.
herşeye rağmen 16 erkek yazarın dilinden 16 farklı öyküyle 16 hayatla tanışarak keyifle okunası bir kitap...






Blog hoşbuldum:)

Uzunca bir süre birçok kitap bloğunu takip edip  (hala bilmiyorum neden bunca zaman beklediğimi) bir blog sahibi olmadığımı kendi kendime tekrarlarım. Farklı bir heves farklı bir sevgi büyüttüm bloglara karşı içimde ve sanırım gözümde de büyüttüm:) ve sonunda kitaplarım için bir blog sahibi olmaya karar verdim.Henüz araştırma aşamasındayım bu yaz okuduğum kitaplarımdan başlayarak paylaşmak istedim ben paylaşımları okumayı seviyorum kitaplarımla aramdaki bağımı paylaşmak istedim:)) o kadar:)) ha bi de kahve içmeyi de çok severim:)) ve fotoğraf çekmeyi de:)))